Kaç Arkadaşınız Var?
Hayatta her kavram, içini kendi yaşantınızla doldurduğunuz kadar vardır; arkadaşlık da böyle.
Kimileri için tanışmak yeterlidir ‘’arkadaş ‘’ diye adlandırmak için. Bir yerlerde, bir keresinde tanıştırılmış, sosyal ortam prosedürlerince selamlaşılmış bir kişinin adı geçer bazen bir ortamda, ‘haa O mu? Arkadaşım O benim, x mekana beraber gitmiştik’, cümlesi dökülür ağzından kişinin. Yada arkadaşının arkadaşıdır, ‘bir telefonla ulaşırız hemen , bizim x’i araya sokarız kırmaz’, der biri.
Sosyal medyada önerilerden takipleşilir, yüzyüze gelse birbirini anımsamayacak kişiler, ‘arkadaştırlar’ sözde. Büyük bir grupla düzenlenen bir etkinlik içinde uzaktan selamlaşılır, yanınızdaki o kişinin kim olduğunu kulağınıza fısıldar, hoop arkadaş başlığı. Tek kelime konuşulmamış, kişiye dair dedikodudan öte bir bilgi edinilememiştir oysa.
Bir adım ötesi mecburiyetten sık görüşülenlerdir; okul, iş ortamı insanları gibi. Kahve molaları, iş yada proje gereği biraraya sıkça gelinmesi gereken toplanmalar sırasındaki günlük sohbet ihtiyacının karşılanmasına yönelik birliktelikler de ’ arkadaşlık ‘ başlığı altındadır. ‘’İşten arkadaşım’’, ‘’okuldan arkadaşım ‘’, denir. Oysa bu toplanmalar dışında kimse birbirini aramaz, merak etmez, birarada olup hayatını paylaşmaz. Herkes algılanmak istediği gibi konuşur, hareket eder, herkesin gerçekliği sosyal gülümsemeler altına gizlenmiştir.
Bir üst adım, elektriğin tuttuğu, yavaş yavaş hayatta karşılaşılan hüzün ve mutlulukların paylaşıldığı, ortak olaylara kahkahaların atıldığı, daha sık buluşmaların gerçekleştiği bir fazdır. Kişiler birbirlerini tanımak adına daha fazla vakit geçirir hale gelirler. Duygu yoğunluğu zamanları derinleşen sohbetlerin gerçekleştiği anlar olmaya başlar. Kendi hayatlarından hikayeler dökülür ortaya. Burası karşılıklı bir ölçüm sürecidir aslında. Büyük ve her şey gibi gösterilmeye çalışılan, aslında hayatların çok küçük kısımlarından bahsedilir. Amaç tepki ölçmektir. Empati, kabul nereye kadar olacaktır. Karşısındakinin hayata bakışı, dolayısıyla kendiyle ilgili algısı ölçülür. Kabul koşullu mu olacaktır, eleştirel mi olacaktır yaklaşım, sır tutabilir mi, hüzün ve acı kadar, mutluluk ve başarı da paylaşılabilecek bir kişi midir karşısındaki. Buradaki ince ip üstünde yürümeler güven telkin ederse, bir sonraki aşamaya geçilir.
Arkadaş kavramı artık dostlukla bir tutulur hale gelir. Kabulün verdiği rahatlıkla fikirler paylaşılır, olaylar aktarılır, çok kişiye aktarılmayanlar dökülmeye başlar sözlerden. Bunlar yıllar boyu karşılıklı etkili dinleme ve her ne olursa olsun yanında olma, zor zamanında koşma, hoş zamanında gurur duyma şeklinde giderse, o gerçek arkadaş hep hayatın içinde, hep kalbin en güzel yerinde olur. Ne şans..
Ancak bu kadar fazı geçtikten sonra bir de işlerin tepetaklak olma durumu vardır. İnsan koşulsuz kabule geçip, hatalar görmeye başladığında görmezden, duymazdan gelir olumsuzlukları uzun bir süre. Güven duygusu için çok yol katetmiştir, bir anda kesip atmak istemez köprüleri. Köprüleri yıkmaya götüren çok sebep vardır, ötelenir, konuşulmaz, kırgınlıklar içe atılır.
Arkadaşlık kötü zamanlarda daha kolaydır çünkü, mühim olan başarılarda, mutluluklarda onun adına sevinmek, O’nunla dans edebilmektir. Sesinden anlamaktır mesela ruh halini, gözlerindeki bakışın anlamını yakalamak. Konuşma tonundaki duyguyu almak ama bunların hiç birinde önyargılı olmamak.
Sorulmadan akıl veren olmak, iyiliğini istediğini söyleyip her hareketini fütursuzca eleştirmek, kendi derdini anlatıp karşındakini dert çöplüğüne dönüştürmek değildir arkadaşlık. İnsanı arkadaşlıkta en çok yoran kullanılmaktır esasen. Sonsuz güven ve özveriyi kullanmak, kendi çıkarları doğrultusunda karşısındakinin hislerini yok saymak.
Gerçek arkadaşınız açken tok yatabilir misiniz? Cevap evetse, O yalnızken kalabalıklar içinde kaybolabilir, O ağlarken gülebilir, O mutluyken hüzün yaratacak toplu iğne başı probleminizle O’nu aşağı çekebilirsiniz. Kendi çıkarlarınızı ön planda tutarak, güvenle anlattığı zayıflıkları motivasyonunu kırmak için kullanabilirsiniz. Arkadaşlık kisvesi altında fikir hırsızlığı yapabilir, gözünün içine bakarak başkalarıyla O’nun fikirlerini kendinizinmişçesine sadece prim yapmak adına paylaşabilirsiniz. İyiliklerini yada sizin için yaptıklarını kendinize hak görüp bir teşekkürü esirgeyebilirsiniz. Kendi ihtiyacınız olduğunda, yalnız hissettiğinizde yada O’nunla ilgili merakınızı gidermek için ısrarla arayıp buluşmak isteyebilir, size ihtiyaç duyulduğunda ortadan kaybolabilirsiniz; adını da arkadaşlık koyabilirsiniz.
Tüm sosyal çevrenizi bir düşünün bakalım şimdi , gerçekten yukardakilerin kaçıyla sayı verebilirsiniz arkadaşlıklarınıza? Yada bu çevrenizden kaç kişi gerçekten arkadaş olarak adlandırabilir sizi?