Blog

Ebeveynlik ve Öğrenci Koçluğu


Neden ders çalışmadın?
Niçin bilgisayardan başını kaldırmıyorsun?
Bu notlar niye düştü?
Niçin çalışmayı bıraktın?
Neden herkes ders çalışırken sen gezmeye gidiyorsun?
Niçin öğretmenin yine beni okula çağırdı?
Niye sıra arkadaşının notları senden iyi?
Niçin saatlerce mesajlaşıyorsun?
Neden dış görünüşüne taktın yine?
Neden sınav netlerin düştü?
Neden başarısızsın?
Niçin yüzüme bakarak konuşamıyorsun?
Niye aynanın karşısında bu kadar vakit geçiriyorsun?
Neyini eksik ettik, neden mutsuzsun?
Neden kendini sürekli odana kapatıyorsun?
Neden mesajlaşırken sürekli gülümsüyorsun?
Niye benim sözüm dinlenmiyor bu evde?
Niçin sürekli dediklerimizin tersi yapılıyor?
Niye arkadaşınla kavga ettin?
Neden hala ne yazacağına karar vermedin, sınava ne kadar kaldı şurada?
Niye sabah saatinde evden çıkılamıyor?
Neden sana soru sorduğumda cevap vermek yerine suratımın ortasına bakıyorsun?
O test kitapları neden açılmıyor?
Niye sürekli yüzünle oynuyorsun?
Neden yine taktın o kazağa, giyecek başka şeyin mi yok?
Niçin yemeğine dokunmadan kalktın, diyette misin yine, kime beğendireceksin kendini?
Niye suratın asık yine, ne problemin olabilir ki senin?
Niye geç kaldın okuldan, arkadaşlarınla mı takıldın yine?
Niçin günde 500 soru çözülmüyor?
Niçin matematikte en düşük not senin?

Sevgili ebeveynler;
Bakın bakalım üstteki soruların kaçını her gün soruyorsunuz çocuklarınıza? Soruyorsunuz da kaçının yanıtı sizi tatmin ediyor? Tatmin etse, her gün sormaya devam etmezdiniz zaten. Kaçınız bu soruların ardından çocuğunuzla oturup sağlıklı iletişim kurabiliyorsunuz peki? Bu soruları sormanın ebeveynlik görevini yerine getirmek ve çocukla ilgilenmek olduğunu düşünüyorsanız, 25 yıllık bir eğitimci ve bir anne olarak, bunların hiç birisinin sizleri çözüme götürmeyeceğini, asla istediğiniz cevapları alamayacağınızı, aksine çocukları ya çok öfkeli, ya çok içine kapanık, yada kaçamak cevaplarla sizleri geçiştiren ve anı kurtaran bireylere dönüştüreceğini rahatlıkla ifade edebilirim.

Hiçbir ebeveyn bilinçli olarak çocuğunu üzmek istemez. Mutlu ve başarılı olması için elinden geleni yapmaya hazırdır. Ancak elimizden gelen bazen sadece biz ebeveynlerin bize yaptıkları ebeveynlikleri bilinçsizce taklit ederek, sonuca varmak gibi gelir. Başka bir yol bilemeyiz bazen, çözümsüzlük bizi de öfkelendirebilir. İnsanız sonuçta. Çözümsüz kaldığımızda ise öfke patlamaları yaşayabiliriz, hayal kırıkları, başarısızlık hissi, yaptıklarımıza emeklerimize rağmen yetersizlik hissi sarıverir bünyeyi. Daha da ne yapacağımızı bilmez, öfke küpüne dönüşür, çocuklarımıza patlarız. Onlardan alacağımız karşılık ise, yine ya öfke olur, ya ağlama, ya da bu süreç çok devam ederse duyarsızlaşma.

Oysa fazla soru çözmemenin, erteleme davranışlarının, arkadaş iletişimlerindeki bozulmanın, evde kapıların çarpılmasının da sebepleri vardır ergenlerin dünyasında. Boyları uzadı, sınıf seviyeleri büyüdü ve bizlere laf yetiştirmeleri hız kazandı diye akranımız gibi didişmeye başlarız çocuklarımızla. Korkarız yaptığımız hataları yapmalarından, korkarız bize verilen imkanların fazlasını sunarak onları kendi ulaşamadığımız hedeflerimize ulaştıramamaktan. Onlara önce çok kızar, bir süre sonra üzüntüden kahroluz en sevdiğimizi ağlattığımızdan. Onlarsa hem açıklayamadıklarından, hem bizim yakınlığımızdan ve sevgimizden, koşullu sevgi vereceğimizden ürküp yalnızlaşırlar gitgide.

Yukardaki soruların ortak olumsuz iletimi, sizlerin de fark ettiği gibi ‘neden, niçin , niye ‘ soru kalıplarıdır. Biz sebepleri öğrenmek için gayet iyi niyetli sorarız bu soruları, elimizden gelen bir şey var mı diye yardım amaçlı kullanırız bu soru kalıplarını.

Ancak her zaman dediğim gibi biz ne söylüyoruz, karşımızdaki ne anlıyor durumu oluşur bu kalıplarla. Çünkü ‘ neden, niçin, niye’ soru kalıpları, yargılayıcıdır, suçlayıcıdır, eleştireldir, tehdit içerir, savunmaya geçirir, saldırıya geçirir, sorun odaklıdır, tepkiseldir! ‘ . Ya öfkelendirir kapıları çarptırır, ya savunmaya geçirtip yalanlar söyletir. Duyguları özgürce ifade edememenin derin yalnızlığına sürekler bireyi. Ne dese anlaşılmayacak, ne cevap verse karşısındakine derdini anlatamayacaktır.

Düşünün sürekli size bu soru kalıplarıyla yaklaşıyor eşiniz. Çılgına dönmez misiniz? Çocuklarınız ne yapsın peki? Sırf sizden doğdular diye kabullenmeleri mi gerekiyor her şeyi?

Sizler çocuklarınızı sevin, değer verin, elinizden gelen her şeyin en güzelini onlar için yapmaktan çekinmeyin. Ancak nasıl bir yerden sonra ders işiniz öğretmenlere bırakıyorsanız, çocuklarınızın farkındalık kazanması, kendilerini keşfetmesi, sorunlarının kaynağına inebilmesi, çözümler ve kendilerini doğru ifade etme şekilleri bulabilmesi için biz öğrenci koçları sizlere destek olmaya hazırız. Çocuklarımız geleceğimiz, ve emanet edeceğimiz gelecek onların elinde yükselecek.