Öğretmen Olmak
Hayatta bir çok şey olmanın zorluğundan bahsedilir. Her meslek sahibinin illaki yakındığı bir şeyler vardır. Çalışma saatleri, bitmeyen toplantılar, zor müşteriler, uzayan karar süreçlerinin iş akışlarını olumsuz etkilemesi, iş arkadaşlarıyla yaşanan sürtüşmeler, yarım kalan projeler gibi çalışma hayatının getirdiği bir çok sorun yaşanır. Yaşanan sorunlar çözülür veya yenileri eklenir. Kişi yorgundur, yoğunluktan yakınır, iş yükünü taşımak gün geçtikçe zorlamaya başlar. Her hastalığın farklı bünyelerde farklı acılara sebep olduğu gibi, her iş de kişiye özel farklı yakınmalara sebep olur. Eşiyle arkadaşlarıyla, ailesiyle paylaşır; yaşadıklarının kazandığı parayla ve hayattan beklentileriyle denkliğini sorgular. Farklı iş arayışlarına girme eğilimi yakınlarla paylaşılır. Çalışılan işten ayrılmak ve yeni mecralarda yeni deneyimler kazanma güdüsü kişileri tetikler, başka iş bulur, olmadı tekrar edilen döngüler vuku bulur.
Öğretmenlik ise apayrı bir daldır. ‘’Meslek’’ demek yetersiz bir anlatım,’’ iş’’ demek daha açıklama isteyen , detay anlatmasız bir boşluktur öğretmen için. Çünkü öğretmenlik bir gönül işidir. Çocuklara, geleceğe gönül vermek, başkaca hiçbir şey düşünmeden öğrencileri için her elinden geleni yapmak, onların yüzündeki bir tebessüme dünyaları verebilmektir çoğu zaman. Herhangi bir işte yapılacaklar sabah mesaisiyle başlayıp, akşama dosyaların ne kadarına çizik atıldığıyla mesai çıkışı iş biterken; öğretmen , bir önceki gün sıkıntı yaşayan öğrencisinin o sabah nasıl geleceğini düşünür, akşam giderken öğrencileri aklında evine döner. Sadece plan yapıp program uygulamak değildir öğretmenlik; öğretebildiğiyle gurur duyar, daha fazlasını verebilme motivasyonuyla yaratıcılığını zirveye çıkarır. Ders değildir tek derdi öğretmenin, çocuklarla birarada olmak sosyal duygusal anlamdaki dertlere de çözüm bulmaktır. Büyürken yanında olmak, aileyle işbirliği, mutlu çocuğun öğrenebileceği bilgisiyle hareket eder. Günlük, haftalık, aylık planı vardır ama o gün sınıftaki çocukların hazır bulunuşlukları yeterli değilse; öğretime geçmez, planlar değişir, önce öğrenmeye hazır hale getirmesi gerekir sınıfı. Bir çocuğun derdiyle dertlenir, bir çocuğun mutluluğuyla günü güzelleşir.
Öğretmen , çocuk gibi bir mücevherle gününü geçirir. Hayat sıkıntısı, özel yaşam olumsuzlukları sınıfa girdiği anda geride kalır. Hayatlara dokunacaktır, yapacakları hayatları değiştirecektir. Kendini arka plana atar, çocuklar ve gelecek önceliklidir. ‘’İşe gidiyorum ‘’demez öğretmen,’’ okula gidiyorum’’ der.
Çalıştığı ortamla ilgili sıkıntılı durumlar olsa da, iş değiştirme düşüncesi zaman zaman aklını kurcalasa da kolay kolay karar veremez. O’nun gözünün içine bakan çocukları vardır. Onları bırakmaya gönlü razı gelmez. Yine kendini arka plana atar, çocukları için bir çok olumsuzluğu görmezden gelir.
Duygusaldır öğretmen, kalbine aldığı çocukların hüznünü, mutluluğunu, başarısını kendi de yaşar. Çözüm odaklı olmalı, problemi anlık çözmeli, sıkıntısı olan çocuğu evine mutsuz göndermemelidir.
Bir ürün satıp akşama günlük çalışmanın nereye gittiği görülebilirken, öğretmenin emek verdiği çocuklarının yıllar sonra kendini gerçekleştirdiğini görmek için beklemesi gerekir. Sabır, sevgi , umut, kendine düşen kısmı tüm özveriyle gerçekleştirme güdüsü öğretmeni hep dinamik ve enerjik tutar. Motivasyonu , mutlu ve kendini gerçekleştirebilen çocuktur.
Kendini bu denli insana, insanlığa, geleceğe, gülen gözler görmeye adamış, gönlü güzel öğretmenlerimize selam olsun. Başöğretmen Atatürk’ün söylediği gibi, ‘’Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir’’